Skip to main content

Bağımlılık Kuramı, Suskunluk Sarmalı Kuramı, Kültürel Göstergeler ve Ekme Kuramı (Güçlü Etkiler Paradigması)

Medya Bağımlılığı Kuramı, Amerikalı bir sosyal bilimci olan DeFleur ile Kanadalı bir sosyolog olan Ball-Rokeach tarafından 1970'li yıllarda geliştirilmiştir. Bu kuram, medya-izlerkitle, toplum-medya ve toplum-izlerkitle etkileşimlerine odaklanır ve her bir unsurun diğerine bağımlı olduğunu ima eder.

Bağımlılık Kuramının öne sürdüğü temel argümanlar şunlardır:

1. İnsanlar; yiyecek, korunma, çalışma, ulaşım, siyaset, eğlence ve aile hayatıyla ilgili birçok konuda karar vermek amacıyla enformasyona ihtiyaç duyarlar.

2. İnsanlar, geleneksel toplumlarda, hayatın benzer yollarını takip etmeye yatkındırlar ve büyük ailelerin sözlü iletişimine, arkadaşlıklara, uzun dönemli komşuluklara ve ihtiyaç duydukları enformasyonu elde edecekleri diğer sosyal ilişkilerine bağlıdırlar.

3. Öte yandan kentsel endüstri toplumları, dışarıdan ve içeriden büyük göç almaktadır. Bu nedenle buralardaki toplum yapılarında; ırksal, etnik, mesleki ve ekonomik bağlamlarda büyük farklılıklar bulunmaktadır.

4. Bu büyük sosyal farklılıklar, söylenti veya dedikodu temelli yüz yüze iletişim kanallarının etkinliğini azaltmakta ve kişilerin sosyal çevreleriyle derin bağlar kurmalarına engel olmaktadır.

5. Bu yüzden kentsel endüstri toplumundaki insanlar, herhangi bir konuda karar verebilmek için kitle iletişimine bağımlıdırlar. Kararlarında temel olarak kullanabilecekleri bir enformasyon akışı arayışının yanı sıra; kendi yaşamlarında oynayabilecekleri bir sosyal rol tipi bulma çabası içindedirler. (DeFleur ve Dennis, 1991: 421-422)

6. Savaş ve doğal afet gibi durumlarda, insanların medya bağımlılıklarının arttığı gözlenmektedir.

***

Suskunluk Sarmalı Kuramı, 1974 yılında Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilmiştir. Ona göre moda, yeni iken insanın dışlanmadan açıkça gösterebileceği, bir süre geçtikten sonra ise dışlanmamak için açıkça göstermek zorunda kalacağı davranış biçimlerine denir.

Bireyler sürekli olarak dışlanma korkusu yaşarlar. Bu dışlanma korkusu, kamu önündeki davranışların ve özellikle de fikirlerin açıkça ifade edilmesini etkiler. Bir tartışmadaki çoğunluk ve azınlığın göreli gücü, medya tarafından çarpıtılır. Toplumsal ve fikrî bir kamplaşmada çoğunluk olan taraf, genelde medya tarafından da desteklendiği için, konuşmaya daha istekli olur. Azınlık ise sessizliğe gömülür. Gelgelelim, eğer medya, karşıt kampı, yani azınlığı desteklerse, çoğunluk kampı sessiz çoğunluk hâline gelebilir.

Suskunluk sarmalı kuramına getirilen bazı eleştiriler şöyledir:

Öncelikle dışlanma korkusunu insan doğasına bağlamak, kültür faktörünü göz ardı etmek anlamına gelecektir. Ayrıca suskunluk sarmalı, büyük kitlelerde değil, yüz yüze iletişimin güçlü olduğu görece küçük topluluklarda daha etkili görünmektedir.

Dijital dünyada yapılan suskunluk sarmalı araştırmaları ise enteresan sonuçlar vermektedir. Günümüzde internette çok daha fazla seçim şansı ve anonim varlık gösterebilme imkânı bulunmaktadır. Bu da suskunluğu önlemektedir. Ayrıca sosyal medyada aykırı bir fikir beyan etmenin, daha fazla fikir beyanını provoke ettiği sıkça görülmektedir. Bunlar suskunluk sarmalına zıt bulgulardır. (Özçetin, 2018)

Gelgelelim, yine son yıllarda algoritmalar, benzer-sever bir ortam oluşturmuş; herkes kendine benzeyen kişilerle rastlaşır olmuş, dolayısıyla zıt kutupların karşı karşıya gelme ihtimali azalmıştır. Bu da suskunluk sarmalı kuramını destekleyici, yeni bir gelişme olarak değerlendirilebilir. (Özçetin, 2018)

***

Kültürel göstergeler ve ekme kuramı, George Gerbner tarafından 1970'li yıllarda geliştirilmiştir. Medya, insanların inanç, tutum ve davranışları üzerinde gözlemlenebilir ve kısa vadeli etkiler yaratmakla kalmaz; aynı zamanda uzun bir süreçte insanların toplumsal gerçekliği algılama biçimlerini şekillendirir, eker.

Gerbner’i bu kuramıyla güçlü etkiler paradigmasına yerleştirmek biraz sorunludur. Zira Gerbner, ampirik yöntemlerle sosyal bilimlerin eleştirel amaçlarını birleştirmeye çalışmıştır. İktisadi ilişkileri de yadsımadan, değer/bilinç yönelimli kuramlar üzerine eğilir. Kısacası Gerbner, olan ile olması gerekeni birbirinden ayırır, anaakım kuramlarla eleştirel kuramların kavşağında durur. (Özçetin, 2018)

Televizyon tarafından ekilen bilinçliliğin özü; özel tutum ve kanaat yaratmak değil, hayatın gerçekleri ile ilgili temel varsayımları ve yargılama kıstaslarını insanların kafasına sokmaktır. (Örneğin Esra İşler’in çizgi film Pepee üzerine yazdığı makale, bu kuram çerçevesinde çarpıcı bulgular içermektedir.)

Televizyona uzun süre maruz kalmamızın bir başka önemli sonucu ise, tehlikeli ve ürkütücü bir dünyada yaşadığımız imgesini ekmesidir. Gerbner bunu “acımasız dünya sendromu” olarak adlandırır.

Gerbner’in kültürel ekme kuramına yönelik en önemli eleştiri, televizyon izleme yoğunluğu ile gerçeklik algısı arasındaki istatistiksel bağlantılara gereğinden fazla açıklayıcı güç atfedildiği yönündedir. Oysa bu bağlar ne içsel ne de zorunludur. (Özçetin, 2018)


İsmail PİŞER (Sosyopat TVFM'in Kurucusu)


KAYNAKÇA

- DeFleur ve Dennis, Understanding Mass Communication, Houghton Mifflin Company, 1985, (KİTAP)

- Burak Özçetin, Kitle İletişim Kuramları: Kavramlar, Okullar, Modeller, İletişim Yayınları, 2018, (KİTAP)

SOSYOPATLAR KLANI ÜYELERİ (DESTEKÇİLER)

Oğuzhan Cebe
Seçil Cansever
Zuhal Tarar
Bahadır Tekin
Emrah Demirci
Salih Özal
Serhat Öz
İrem Aydın
Birsen Altaylı Özemir
Başak Kaplan
Nilgün Baykızı
Emre Yılmaz
Deniz Erdoğan
Emma
Aysun Karabulut
Mehmet Ersöz
Deniz
Selim Kızılboğa
Didem Dağkıran
Sümeyye Okyay
Neylan Öğütveren Aular
Hasan Sarı
Brave Brush
Kdjdkd Kaan
Abdulkerim Atlı
Tolgahan Erdoğan
Sibel Sevgen
Beti Beti
Rukiye Kayalı
Betül Uslu
Eren Onat
Meryem Altınışık
Ömer Kamalı

Comments